Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Sayın Cemalettin ÖZDEN`in Kırmızı Et Piyasası hakkında yaptığı genel değerlendirmeler;
Son dönemde kırmızı et piyasasında yaşanan fiyat dalgalanmalarını yalnızca üretici tarafından kaynaklanıyormuş şeklinde değerlendirmek yanlış bir yaklaşım olacaktır. Kırmızı et piyasasında üretici, et sanayicisi, aracı, toptancı, market olmak üzere birden fazla paydaşı bulunmaktadır. Bundan da anlaşılacağı üzere kırmızı et, üreticiden çıkıp tüketiciye ulaşıncaya kadar birçok paydaşın işleminden geçmektedir.
İşin enteresan tarafı, kasaplık hayvan ve kırmızı etin tüketici fiyatlarında meydana gelen dönemsel fiyat artışlarında yetiştiren ve üreten köylünün en ufak bir etkisi ya da payı bulunmamaktadır. Buna rağmen son günlerde bazı kesimler tarafından kırmızı et piyasasında meydana gelen fiyat artışının üreticiden kaynaklandığı, üretici kesiminin fırsatçılık yaptığı şeklindeki açıklamalar asılsız ve art niyetli olarak değerlendirilmektedir.
İthalattan rant beklentisi içinde olan kesimlerin kırmızı et piyasasında ortaya koydukları spekülatif nitelikli girişimlerin yılın belli bir döneminden ziyade kurban bayramı öncesini hedef alması oldukça düşündürücüdür. Bu bağlamda sığır ve koyun eti fiyatlarında meydana gelen olağandışı dalgalanmalar her yıl kurban bayramı öncesi meydana gelmektedir. Söz konusu fiyat dalgalanmalarının nedeni, kasaplık hayvanı yetiştiren, besleyen köylü kesimi değildir.
Diğer taraftan bu süreç içerisinde yem, enerji, mazot, gübre ve işçilik giderleri başta olmak üzere üretim girdi maliyetleri de sürekli artmıştır. Hem ürün hem de girdi maliyetlerindeki artışa bağlı olarak piyasa fiyatında da bir miktar artışın meydana gelmesi kaçınılmazdır. Artış olmaması için üretim girdi maliyetlerinin düşmesi ya da sabit kalması gerekir ki; bu da hiçbir üretim kalemi için mümkün değildir. Sonuç itibariyle karkas alım fiyatları o günün dolar kuru üzerinden hesaplandığında yetiştirici veya besici açısından fiyatların fazla değişmediği görülecektir.
Başta elektrik, su, fabrika yemi, mazot olmak üzere sürekli artan girdi maliyetleri karşısında yetiştirici kesimi olarak, uzun vadeli üretim ve tüketim politikası ile desteklenmiş, ürün konseyleri, Et ve Süt Kurumu gibi kurumlar aracılığı ile etkin şekilde düzenlenen süt ve et piyasası beklentimizi her platformda dile getirdik.
Zira Et ve Süt Kurumu, ülkemizde bu görevi üstlenmiş bir kurum olarak faaliyetlerini sürdürmekle beraber, çalışmaları yalnızca et piyasasını düzenlemekle sınırlı kalmaktadır. Kurumun, süt ve et piyasasını birlikte düzenleyen bir yapıya kavuşturulmasını ve ürün konseylerinin daha etkin hale gelmesini arzu etmekteyiz.
Gerektiğinde bir alternatif olarak değerlendirilmesi gereken ithalat seçeneği, kısa vadede tüketici tarafında bir rahatlama sağlamakla beraber uzun vadede üretim piyasasının sahip olduğu dengeler üzerine olumsuz etki yaratmaktadır. Bu nedenle, özellikle kırmızı et ve süt ürünleri ithalatında iç piyasa dengelerinin çok dikkatle değerlendirilmesi ve izlenmesi gerekmektedir.
Yerli üretici kesiminin zarar görmemesi için ithalatta uygulanan gümrük vergisi kesinlikle kaldırılmamalıdır. Gümrük vergisinin kaldırılması yerli üreticiye zarar vermekle kalmayıp, ithalat yapılan ülkelerde kasaplık sığır ve karkas fiyatlarının artmasına da yol açacaktır. İthalat genel olarak besilik veya kasaplık canlı sığır ve karkas şeklinde gerçekleştirilmektedir. İthal edilen kırmızı et miktarı, mevcut nüfusa bölündüğünde kişi başına oldukça cüzi bir pay düşmektedir.
Yerli üretim ya da ithalat seçeneğinin hangisini tercih ederseniz edin, ya da günümüzde olduğu gibi her iki seçeneği kullansanız da, kırmızı et piyasasındaki fiyatlar, bazı kesimlerce keyfi olarak belirlenmekte veya değiştirilmeye çalışılmaktadır. Et piyasasında iyi niyetli olmayan bir kısım aracı, stokçu, perakendecinin disipline edilmesi adına ithalatın artan oranlarda sürdürülmesi halinde, bu işten asıl ve en fazla zararı, fiyatın belirlenmesinde en ufak bir söz hakkı olmayan yetiştirici ve besici kesimi görecektir. Diğer taraftan yapılan ithalata rağmen geçmişte olduğu gibi kasap ve marketlerde et ve et ürünleri fiyatlarının değişmediği ya da düşmediği görülecektir.
Türkiye’de kırmızı et üretiminin kaynağı durumundaki sığır, koyun ve keçi türleri aynı zamanda süt üretimine de uygundur. Bunun anlamı; ulusal düzeyde hazırlanacak politika ve planlarda çiğ süt ve kırmızı et üretiminin birlikte ele alınması gerektiğidir. Bu kapsamda bir inek hem sütün hem de kasaplık sığırın kaynağı konumundadır. Süt ve kırmızı etin piyasa fiyatı ineğin sürüdeki ömrünü belirleyen kritik bir konudur. Çiğ süt piyasasında fiyatların üretici aleyhine gelişmesi halinde artan girdi maliyetleri karşısında işletmelerini devam ettirebilmek adına yetiştiricilerin sürülerini küçülttükleri, diğer bir ifade ile ineklerinin veya damızlık düvelerinin bir bölümünü kasaba sevk ettikleri gözlenmektedir. Özellikle süt fiyatlarının düştüğü dönemlerde kırmızı et fiyatları artacak olursa, sürüdeki dişi sığırların kasaplık olarak tasfiye sürecinin hızı artmaktadır. Bunun en bariz örneği 2008 yılında süt krizi ile yaşanmıştır. Beside kullanılan erkek sığırın kaynağı durumundaki inek nüfusundaki azalış 2009 yılında beraberinde kırmızı et krizini de gündeme taşımıştır. Bu açıdan, Türkiye kırmızı et üretimi açısından kaynaklarını en rasyonel biçimde kullanmak zorundadır.
Günümüzde üreticilerimiz çiğ sütü 1,1 TL civarına, kilogram karkas ağırlığını ise 20 TL civarına mal etmektedirler. Bu itibarla üreticilerimiz inek başına üretmiş oldukları sütün veya besideki sığır başına üretmiş oldukları karkasın bir bölümünü masrafları için kullanmaktadırlar. Ürün fiyatının düşmesi ya da girdi maliyetlerinde meydana gelen artışlar, hayvan başına masraflar için kullanılması gereken ürün miktarını da arttırmaktadır. Bu gelişme işletmenin üretimdeki sürekliliğini zora sokmaktadır.
Kırmızı et üretimi açısından sığırcılık işletmelerinin gelişmelerinin teşvik edilmesinin yanı sıra sığır türü üzerindeki baskıyı azaltacak tek alternatif olan koyun keçi varlığı ve birim hayvan başına verimin arttırılması gerekmektedir. Bu nedenle, koyunculuğun gelişimi ve sürekliliği açısından yetiştiricilerin süt ve et üretiminden para kazanabilir duruma kavuşturulmaları gerekmektedir. Ayrıca, koyun ve keçi eti tüketiminin arttırılması amacıyla kamuoyuna yönelik kampanyaların yürütülmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Diğer taraftan, girdi maliyetlerinin düşürülmesi açısından hayvancılık işletmelerinin kullanmış olduğu mazot ve elektrik enerjisinde deniz balıkçılığında olduğu gibi indirimlere gidilmesi gerekmektedir. Yem maliyeti, gerek süt ve gerekse karkas üretiminde önemli bir paya sahiptir. Bu açıdan yem maliyetini önemli ölçüde arttıran ve ithalata dayalı soya ve mısır başta olmak üzere yem hammaddelerinin üretimi ülke içinde teşvik edilmelidir.
Özellikle çiğ süt ve kırmızı et piyasasında üretim, işleme ve pazarlama aşamalarında piyasa düzenini sarsabilecek, piyasa fiyatlarının aşırı dalgalanmasına neden olabilecek oligopol yapılanmaları önleyecek yasal düzenlemelerin ivedi olarak hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda, Et ve Süt Kurumu’nun yerli üreticiyi korumaya ve iç piyasada istikrarı sağlamaya yönelik projeleri geliştirmesi ve çiğ süt piyasasında arz fazlası olan dönem ve bölgelerde müdahale alımları yaparak, bunları süt tozu ve buzağı mamasına işleyip depolayacak bir alt yapıyı oluşturmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Sonuç itibariyle kırmızı et piyasasında istikrarın sağlanması, çiğ süt piyasası istikrarına bağlı olduğu unutulmamalıdır.
Diğer taraftan üretimin arttırılması ve işletmelerin sürdürülebilirliğin temin edilmesine yönelik olarak ürün odaklı devlet desteklerinin artarak devam ettirilmesi de büyük önem arz etmektedir.